Koçluk, Mentörlük ve Beyin Avcılığı

TOURETTE SENDROMU

Tourette sendromu, Fransız Doktor GerardGilles de La Tourette tarafından ilk kez 1985 yılında tanımlanmıştır. Halk arasında kendini tutamama, aniden bağırma ve tik hastalığı olarak da bilinir. Tourette sendromu, çocukluk döneminde başlayan, istem dışı gerçekleşen, devamlı tekrarlanan ani hareketler veya seslerden meydana gelen tikler olarak ifade edilen nörolojik bir hastalıktır.

Tourette sendromlu kişiler, normal bir zekâ seviyesine sahiptir. Hastaların yaşam süreleri Tourette sendromu nedeniyle etkilenmez. Tourette sendromu, uzun yıllar süren bir kronik hastalıktır.

Hastalık boyunca belirtiler, kişide zaman içerisinde baskılanıp, tekrar artan bir grafik seyredebilir. Tikler, hapşırma gibi kontrol altıda alınamayan dürtülerdir. Göz kırpma, omuz silkme gibi istemsiz tiklerin dışında farklı sesler çıkarma, kötü söz söyleme, küfür etme gibi belirtilerde görülebilir.

Tourette sendromu, kişi için oldukça rahatsız edicidir. İstemsiz gerçekleştirdiği eylemler sonucunda kendine olan güveni azalır, sosyal yaşamı olumsuz etkilenir.

Tourette sendromu görülen hastalarda belirtileri baskılamak için kendini zorlama oldukça sık rastlanan bir durumdur. Kişi, çevresi tarafından yanlış anlaşılmamak için tiklerini bir süre baskılayıp, yapmayabilir. Fakat bu hastalarda böyle bir zorlama tiklerin alevlenmesine neden olur. Aniden daha şiddetli belirtilerle tikler ortaya çıkabilir.

Tourette sendromu kimlerde görülür?

Tourette sendromu, çoğunlukla çocuklarda görülür. Özellikle 4-6 yaşlarındaki çocuklarda ilk belirtiler gözlenir. Tourette sendromu, 10-12 yaşlar arasında ortaya çıktığında hastalık daha ciddi ilerler. Klinik bulgularda, ergenlik sonrası hastaların dörtte üçünde Tourette sendromu şiddetinin azaldığı görülür. Yetişkinlerde ise şiddetli gözlemlenen Tourette sendromuna çok nadir rastlanır.

“Nörobiyolojik”, kalıtsal bir hastalık olan Tourette sendromu, kadınlara oranla erkeklerde daha sık rastlanır. Tourette sendromu, görülme oranı yaşa bağlı olarak her 10.000 kişide 2-5 olarak tespit edilmiştir.

Tourette sendromu tanısı nasıl konulur?

Hastalığın patolojik bulguları olmadığından beyin tomografisi (BT), manyetik rezonans (MR) ve pozitron emisyon tomografisi (PET) gibi görüntüleme yöntemleri kullanılarak Tourette sendromu tanısı konulamaz. Laboratuvar sonucu veya ölçme testlerinden de yararlanılamayan Tourette sendromunda hastalara analiz ve klinik gözlemler ile uzman hekim tarafında tanı konulur. Bazı kriterlerin varlığı hastalığın tanısının konulmasında önemlidir.

•Tourette sendromu belirtileri 18 yaşından önce ortaya çıkmalıdır.  

•Hastalarda basit ve kompleks tikler bir arada görülmelidir.

•Tiklerin bir yılı aşkın süredir devam ediyor olması gerekir.

Tourette sendromu nedeni nedir?

•Tourette sendromunun nedeni henüz tam olarak bilinmemektedir. Beynin motor hareketlerin düzenlendiği bazal ganglion denilen kısmındaki nörokimyasal bir düzensizlikten kaynaklandığı düşünülmektedir.

•Yapılan araştırmalarda hastalığın kalıtsal olduğu ortaya konulmuştur. Tourette sendromlu bireyin, çocuğunda %50 oranında hastalık görülür. Hastaların birinci dereceden akrabalarında %5-15 oranında Tourette sendromuna rastlanır.

•DNA araştırmalarında, hastalığın meydana gelmesinde tek bir genin değil, birçok genin etkili olduğu keşfedilmiştir. Genetik faktörlerin yanı sıra strese neden olan durumların da tikleri tetiklediği gözlemlenmiştir. Sınav kaygısı, yorgunluk, heyecan, panik, tiklerin şiddetini ve sayısını arttırır. Aile tarafından çocuğa tikleri yüzünden yapılan baskılar da hastanın tiklerinin artmasına neden olabilir.

Her tik Tourette sendromu mudur?

Her tik Tourette sendromu değildir. Tik sahibi olan bir kişiye Tourette sendromu tanısı konulması için tiklerin bir yıldan uzun süredir devam ediyor olması ve tiklerin kompleks olarak bulunması gerekir.

Tourette sendromu belirtileri nelerdir?

Kişinin yaşına ve hastalığın şiddetine göre belirtiler farklılık göstermekte, hafif veya ağır şekilde izlenmektedir. Tourette sendromunun en önemli belirtileri tiklerdir.

Tikler, motor ve vokal tikler olmak üzere ikiye ayrılır:

Motor Tikler: Eş zamanlı bir veya birden fazla kasın çalışması ile oluşan kas tikleridir.

Vokal Tikler: Ağız, burun ve boğaz bölgelerinde meydana gelen seslerle karakterize edilen fonik tik olarak da bilinen tiklerdir.

Yapılarına göre de tikler basit ve kompleks (karışık) olmak üzere ikiye ayrılır:
Basit Tikler: Aylarca aniden ortaya çıkan tiklerdir. Kasların çok kısa bir süre hareketi ile meydana gelirler.

Basit motor tikler:

•Göz kırpma ve devirme,

•Başı sallama,

•Kaş kaldırma,

•Omuz silkme,

•Başı ve boynu çevirme,

•Havaya üfleme,

•Nesneleri elleme ve koklama,

•Dili dışarı çıkarma.

Basit vokal tikler:

Boğaz temizleme,

Öksürme,

Burun çekme,

Esneme.

Karmaşık tiklerde ise aynı anda birden fazla kas grubu çalışır.

Karmaşık motor tikler:

•Yüz buruşturma,

•Ayak vurma,

•Yürüyerek daire çizme,

•Yumruklama

•Dişleri sürtme,

•Eğilme, çömelme, zıplama ve tekme atma.

Kompleks vokal tikler:

Kekeleme

Ekolalali (başkalarının çıkardıkları hecelerin, seslerin, kelimelerin veya hareketlerin tekrarlanması)

Kopropraksi (müstehcen işaretler yapma)

Palilali (aynı cümle veya kelimenin çok sayıda tekrarlanması)

Palipraksi (aynı hareketlerin birçok defa tekrarlaması)

Havlama, bağırma ve çığlık atma

Tourette sendromunda tiklerin dışında farklı belirtiler de görülebilir.

Dikkati yoğunlaştırma güçlüğü, sürekli bir faaliyetten diğerine geçme,  sürekli hareket etme ihtiyacı, dinlemiyor görünme gibi dikkat eksikliği / hiperaktivite bozukluğu (DEHB), obsesif kompulsif bozukluk (OKB) ve depresyon gibi belirtilerle Tourette sendromunda sıkça karşılaşılır.

Zorlayıcı bozukluklar da Tourette sendromunda görülür. Hasta adet haline getirdiği hareketleri belirli düzende tekrar tekrar yapar. Örneğin ocağın sönüp sönmediğinin tekrar tekrar kontrol edilmesi, eşyaların yerlerinin her zaman aynı yönde ve aynı yerde kalmasını sağlama arzusu gibi…

Disleksi, okuma, yazma ve algılama güçlükleri, görsel / bedensel entegrasyon problemleri gibi öğrenme güçlükleri Tourette sendromunda görülür. Hastanın uykusunda gezmesi veya konuşması, uykuya dalma sorunu ve sık sık uyanma gibi uyku bozuklukları Tourette sendromunda görülür.

Kişilerde dürtülerini kontrol edememe, öfke ve saldırganlık hali de ilerleyen seviyedeki hastalarda ortaya çıkabilir.

Tourette sendromunda tedavi yöntemleri nelerdir?        

Belli belirsiz hafif tikler zamanla kendiliğinden geçebilir ve tedavi gerektirmez. Fakat hafif-orta ve orta-ağır şiddetteki tikler kişinin duygularını ve sosyal hayatını olumsuz etkiliyorsa tedavi edilmesi gerekir.

•Tedavi şekli hastanın yaşına, klinik bulgularına, hastalığın şiddetine ve hastaya verdiği rahatsızlığa göre planlanır. Tourette sendromunun tedavisinde davranışsal ve ilaç tedavisinden yararlanılır.

•Kişinin günlük ve sosyal hayatını fazla etkilemeyen şiddeti az tiklerin tedavisinde girişimsel terapiler, psikolojik destekler ve çeşitli eğitimler uygulanır. Stres kaynaklı oluşan tiklerin tedavisinde gevşeme teknikleri kullanarak tiklerin azalması hedeflenir. Farklı hobiler edinmek ve meditasyon yapmak gibi.

•Davranışçı tedavinin yetersiz kaldığı hastalarda ilaç tedavisi uygulanır. İlaç tedavisinde en çok tercih edilen  klonidin, guanfasin, klonazepam veya diğer anksiyete ilaçları (özellikle eşlik eden anksiyete varsa) ve antipsikotiklerdir.

Son yıllarda Parkinson, obsesif kompulsif bozukluk tedavisinde de yararlanılan derin beyin stimülasyonu (DBS) Tourette sendromu tedavisinde de kullanılır. Beyin akımının aktivitesini değiştirmek için kullanılan takılabilir bir elektrottan faydalanılır.

DBS her Tourette sendromlu hastaya uygulanmaz. Cerrahi işlemden önce hastanın nörolog, psikiyatrist ve beyin cerrahi tarafından muayene edilmesi ve uygunluğuna karar verilmesi gerekir.

Çocuklarda görülen Tourette sendromunun belirtilerinin erken fark edilmesi hastalığın tedavisinden bile önemlidir. Çünkü görülen belirtiler Tourette sendromlu çocukta alay edilmeye ve dışlanmaya neden olabilir. Ailenin, öğretmenlerin veya çevreden rastgele birinin dikkatini çeken tüm olağan dışı davranışlar dikkate alınmalıdır. Özellikle ailenin bu şüpheli davranışları takip etmesi ve uzman bir hekimden yardım alması gerektiği unutulmamalıdır.

https://www.medicalpark.com.tr/tourette-sendromu/hg-2483

Hıçkırık (Hichki)

Bataklıkta inci arayışı

Yönetmen: Siddharth Malhotra

Oyuncular

Rani Mukherjee

Supriya Pilgaonkar

Asif Basra

Tür: Dram

Yapımı: 2018 – Hindistan

Brad Cohen

Tourette sendromu (TS) olan Amerikalı bir motivasyon konuşmacısı, öğretmen, okul yöneticisi ve yazardır.  Cohen, Lisa Wysocky ile birlikte yazdığı 2005 tarihli Front of the Class: How Tourette Sendromu ‘’Beni Asla Sahip Olmadığım Öğretmen Yaptı’’ adlı kitabında bu durumla büyüyen deneyimlerini anlatır. Kitap, Front of the Class adlı 2008 Hallmark Hall of Fame TV filmi haline getirilerek ve 2018’de hit bir Bollwood filmi Hichki’ye uyarlanmıştır.

1973’te doğumlu Cohen, çocukluğunda okulda baş belası olmakla suçlandı ve öğretmenleri tarafından TS’nin neden olduğu tikler ve sesler nedeniyle cezalandırılır. 

‘’Hiç sahip olmadığı öğretmen olmaya’’ karar verir. Mezun olduktan ve öğretmenlik sertifikasını aldıktan sonra, Georgia, Cobb County’deki Tritt İlköğretim Okulu’nda işe alınmadan önce 24 ilkokul onu reddeder. Yeni bir öğretmen olarak, Georgia’da Yılın Birinci Sınıf Öğretmeni seçilir.

St. Louis, Missouri’de Yahudi bir ailede büyür ve ailesi erken çocukluk döneminde boşanır. Cohen uyanık olduğu saatlerde sürekli havlıyor ve seğiriyor ve dizini arabanın kapısına vurmaktadır. Annesi şefkatliydi, ancak babası oğlunun yaptığı şeyleri neden yaptığını anlayamaz, çoğu zaman hüsrana uğrar ve tikler için onu cezalandırır. Doktorlar başlangıçta Cohen’in annesine tiklerinin ebeveynlerinin boşanmasına duygusal bir tepki olduğunu söylediler. 

Öğretmenler de Cohen’i anlamaz; TS’sinin neden olduğu sesler (tikler) nedeniyle yaramaz olduğunu düşünürler. Beşinci sınıf öğretmeni, çıkardığı sesler için özür dilemek ve bir daha asla çıkarmayacağına söz vermek için onu sınıfın önüne yürümeye zorlar. Kendini aşağılanmış hisseder ve asla sahip olmadığı öğretmen olmaya karar verir: “Ben her zaman köşedeki çocuk gibi hissettim. Gerçekten öğretmenimin desteğine ve kabulüne ihtiyacım vardı ve alamadım. O andan itibaren biliyordum destek ve kabul sunan ve gerçekten her çocuk için orada olan öğretmen olmak istedim” der.

Cohen 12 yaşındayken annesi onun davranışını kendi araştırmasıyla TS olarak tanımlar. Onu bir Tourette sendromu destek grubu toplantısına götürür; burada Cohen, diğer katılımcıların “mağlubiyet dolu bir hayata boyun eğmiş gibi göründüğünü” ve “bozukluğu yenmek için ilham aldıklarını” fark eder. 

Sekizinci sınıfın başında, Cohen Sally Jessy Raphaël şovuna çıktıktan sonra, ortaokul müdürü Cohen’in Tourette sendromu hakkında okulla konuşmasına izin vermeye karar verir. Cohen, özgüvenini ve konuşma becerilerini artırarak insanları TS hakkında eğitmeye devam eder.

Cohen , 1992’de Parkway Merkez Lisesi’nden mezun olur. St. Louis Konseyi’nin başkanıdır artık.

Cohen’in Lisa Wysocky ile birlikte yazdığı , Sınıfın Önü: How Tourette Sendromu beni «Asla Sahip olamadığım Öğretmen yaptı» adlı kitabı 2005’te yayınlanır. O yıl En İyi Eğitim Kitabı dalında Independent Publisher Book Ödülü’nü kazanır.

26 Mayıs 2006’da The Oprah Winfrey Show’da görünerek bu durumun sözcüsü olarak hareket etmeye devam eder.  

Ulusal Tourette Sendromu Derneği için bir kamu hizmeti duyurusunda yer alır. Ayrıca Gürcistan Tourette Sendromu Derneği başkan yardımcısı olur.

Bir Küçükler Ligi koçu, bir Beyzbol Ligi maskotu olan Relay for Life’ın başkanıdır ve gönüllülük ve toplum katılımı için tanınma ve çeşitli ödüller alır.

Konusu: Naina Mathur (rani), sürekli tıkanıklık, kekemelik yaşadığı Tourette sendromunda bir hastalığı vardır. Özellikle okulda yaşadığı zorluklar sonucunda hayatındaki tek amaç öğretmen olup öğrencilere ders vermektir. Ancak çevresindeki insanlar, rahatsızlığı nedeniyle başka meslek seçmeleri gerektiğini söylemektedir. Sonunda bir okulda öğretmen olarak iş bulur ancak kendini ispatlamak için birçok zorlukla karşı karşıya kalmaktadır.

Bu zorluklara nasıl göğüs gerdiğini yılmadan kendisine olan inancı ile tek tek zorlukların üstesinden gelerek başarılı olduğunu anlatan filimin sonunda okumak için gidip kovulduğu okuldan emekli bir müdür olarak ayrılışının hikayesi anlatılmaktadır. 

Filmde sadece TS’den değil azınlık ve varoş olarak görülen dar gelirli öğrencilerin nasıl dışlandığı anlatılmakta. Dışlanmanın ne demek olduğunu bilen Mathur, farklı yollarla öğrencileri eğitime geri döndürmeyi başardığı gibi başarılı öğretmenliği ile farkındalık yaratmakta.

Eğitim hakkı kanunu kapsamında, gecekondu mahallesinde yıkılan devlet okulunun öğrenciler, meşhur bir özel okul olan St. Notker’s School bünyesinde oluşturulan yeni bir sınıfa taşınmıştır. 9-F sınıfının haylaz öğrencileriyle hiç bir öğretmen baş edememiş ve sürekli istifa edip ayrılmıştır. Okul, gerekli olan öğretmen ihtiyacını karşılamak için sürekli öğretmen olmak için okullara başvuran ama hastalığı yüzünden bir türlü kabul edilmeyen Naina Mathur’u yeni öğretmen olarak işe alır ve macera burada başlar.

Aslında bu hikaye bize biraz tanıdık geliyor. Naina Mathur, Hababam Sınıfı’nın Mahmut Hoca’sı, St. Notker’ın 9-F sınıfı da Özel Çamlıca Lisesi’nin 6 Edebiyat A sınıfı öğrencileridir.

Biraz da filmin felsefesinden bahsedecek olursak eğer, dezavantajlı grupların sosyal yaşam içinde çektiği zorluklardan daha ziyade eğitim sistemine dikkat çektiğini söyleyebilirim.

Baskıcı, değişmeyen sert kurallardan oluşan adeta Katolik bir eğitim anlayışının karşısına, kalıplarından sıyrılmış ve statükoya meydan okuyan protest bir eğitim anlayışı çıktığını görüyoruz. Elbette burada doğrusu şu diyebilecek durumda değilim. Konunun uzmanları bu konuda daha iyi bir açıklama getireceklerdir. Ancak izlerken biraz abartılsa da mevzunun çok iyi bir şekilde dramatize edildiğini ve verilen mesajların doğru olduğunu söyleyebilirim.

Son olarak, her zaman olduğu gibi, Türk Sineması için de sitemlerimi dile getirerek bitirmek isterim. Zengin kız – fakir oğlan, ağa/hanımağa – maraba, aşk adı altında kimin eli kimin cebinde belli olmayan cinsel konseptler ile kan ve silah arasına sıkışmış sinemamızın belki de tek çıkış yolu böyle hikâyelerin peşine düşerek küresel düzeyde başarıya ulaşmak daha faydalı olacaktır. Aksi halde milyonlarca lira ve zaman çöpe atılmış olmaktadır.

Filmde, idealist bir eğitimcinin kenar mahalle öğrencilerinden kaliteli bir birey yetiştirme arzusunu izliyoruz. Bu anlamda Bayan Mathur’un film boyunca bataklıkta inci aradığını ve bu zor süreci de filmin sonunda başarıyla tamamlandığını söyleyebiliriz.

Her karesi keyifle izlenen film empati dolu ayrıca eğitime, insanlara hayata farklı bakmak konusunda da öğretiler içerdiği gibi liderlik, danışmanlık ve koçluk hakkında da pek çok detayı barındırmakta.

•Sıradan bir öğretmen her şeyi öğretir. İyi bir öğretmen, anlamanızı sağlar. Hayata nasıl uygulayacağınızı gösterir. Bazı öğretmenler bize ilham verir.

•Ne kadar zor olursa olsun, bazı öğretmenler öğrenmeyi kolaylaştırırlar.

•Korkularınızla dolu bu sayfalar sizin hayat hikayeniz. Onları bu defterlerin arkasına hapsettiniz. Ama bu korkularını kabul ederseniz onlar da sizi uçuracak bir rüzgara dönüşür. Bugünden itibaren korkularınız sizin gücünüz olacak, zayıflığınız değil. Gitmelerine izin verin ki siz de onlarla uçabilesiniz.

•-Bayan Matur, çocuklar çıkardığınız bu seslere sürekli gülecekler. Nasıl ders yapacaksınız?
-Bana gülmek yerine benimle gülmeyi öğreteceğim onlara efendim, hiç kuşkunuz olmasın.

•Onun sadece ağzı kekeme peki ya senin? Senin kalbin kekeme.

•Normal bir öğretmen size sadece öğretir. İyi öğretmen anlamanızı sağlar. Eğer çok iyiyse, o zaman nasıl uygulayacağınızı gösterir. Ama bazı öğretmenler bize ilham verir.

•Okulda çok sevdiğin bir öğretmenin var mıydı? Peki onun maaşını hatırlıyor musun?

•Bu hastalık sadece konuşmamı etkiliyor, zekâmı değil.

•Sizin en usta olduğunuz şey; suçu, şartlarınıza atmak.

•Korkularınız sizin gücünüzdür. Gitmelerine izin verin ki sizler de onlar gibi uçabilesiniz.

•Sevgili kızım, mükemmellik eğlenerek kazanılmaz, sıkı çalışmak gerekir.

•Kötü öğrenci diye bir şey yoktur.

•Onun sadece ağzı kekeme, senin kalbin kekeme.

•Siz, bizim için yeryüzündeki kutup yıldızımızsınız.

•Anne-baba için dünyadaki en önemli şey, çocuklarının karşısına çıkan sorunları çözebilmek.

•Yanlış öğrenen bir öğrencinin notu kırılır ama yanlış öğreten bir öğretmenin notunu kimse kırmaz.

Neden ile neden olmasın arasındaki fark, bir hıçkırık kadar.

Ayşe Teyze Videosunun İncelenmesi

Osmanlı döneminde Konya’dan Bulgaristan’a İslamiyet’i yaymak için gönderilen, 1951’de Menderes döneminde Bulgaristan mezaliminden ve soykırım tehdidinden kaçıp Türkiye’ye gelen 78 yaşındaki Ayşe teyze, göç hikayesini ve zorluklarla dolu hayat mücadelesini Yaşam koçluğu ili birleştirerek anlatınız.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından sonra Bulgaristan Türklerinin anavatana göçleri devam etmiştir. İki devlet arasında yapılan antlaşmalarla 1923-1949 yılları arasında Bulgaristan’dan yaklaşık 220.000 Türk anavatanına göç etmiştir.

Soğuk Savaş döneminde ise Türkiye ve Bulgaristan’ın farklı bloklarda yer alması, Bulgaristan Türkleri konusunu salt ikili ilişkilerde değil, uluslararası dengelerde de kullanılan bir araç haline getirmiştir. Bunun en somut örneği 1950-1951 yıllarında gerçekleşen göçte görülmektedir.

Türkiye’nin yıllara yayılmak suretiyle göçmen alma stratejisi bulunsa da 10 Ağustos 1950’de Bulgaristan, Türkiye’ye nota vererek üç ay içerisinde 250.000 Türkü göçmen olarak kabul etmesini istemiştir. Böylece Bulgar devleti kendi bünyesinde eritemediği Türkleri göçe zorlamıştır. Türkiye’de ise bu durum, NATO üyeliği için Kore’ye asker gönderilmesi nedeniyle Moskova’nın cezalandırma girişimi olarak algılanmıştır.

Söz konusu göç hareketi Türk-Bulgar ilişkilerinde krize neden olurken, 1950-1951 yıllarında Bulgaristan’dan toplam 154.393 kişi Türkiye’ye göç etmiştir. 1950-1951 yıllarındaki göçün ardından Türklerin Türkiye’ye yönelik göçleri durma noktasına gelmiştir. Türkleri göç ettirerek demografik kaygılarını gidermek isteyen Sofya yönetimi, bunun işlevsiz kalmasının ardından politika değişikliğine gitmiştir.

Komünist dönemin başlangıcından itibaren Türkleri asimile etmek için yumuşak metotları kullanan ve bunu zamana yayma eğiliminde olan Bulgar karar alıcılar, Aralık 1984’ten itibaren kapsamlı bir Bulgarlaştırma politikasına yönelerek Türklerin isimlerini Bulgarca isimlerle değiştirmiştir.

Bulgaristan siyasal iktidarının ülkesindeki Türklere yönelik “Tek Milletli Sosyalist Bir Bulgar Toplumu” yaratma düşüncesi 1945-1990 döneminde Türkiye ve Bulgaristan arasında üç önemli göç hareketi olmuştur.

Bunlar;

1- 1950-1951 Göçü

2- 1968 Göç Antlaşması ve 1969-1978 Yakın Akraba Göçü

3- 1989 Zorunlu Göçüdür.

Türkiye’ye gelen 78 yaşındaki Ayşe teyze, göç hikayesini ve zorluklarla dolu hayat mücadelesini Yaşam koçluğu ili birleştirerek anlatınız

O dönemde Bulgaristan’da İslamiyet’i daha çok yaşadıklarını anlatan Ayşe teyze, ‘Dedem, Ahmediye (Hz. Peygamberin hayatından bahseden manzum nasihat kitapları) okur, Muhammediye (Hz. Muhammed’in hayatını, peygamberliğini, manevi şahsiyetini konu edinen manzum veya mensur eser) okur, Kur’an okur. Ananem de dinler, kızları dinler. Haremlik-selamlık yaşarlar. Ne bileyim buraya geldik, burada görmedik öyle harem-selam yok. Babalarımız, “Nasıl şey böyle biz Bulgar içerisinde yaşadık, çok serbestti İslamiyet. Burada yasak’ şeklinde göçle beraber yaşadıkları farklılıkları anlatıyor.

Bulgaristan’da yaşadığı dönemde siyasi erklerin dışında, halkın birbiri ile sorunun olmadığını onlar için Türk olmuş Bulgar olmuş önemli olmadığını vurgulamaktadır. Bir yandan da hükümet politikaları yüzünden yaşadıkları zorlukları da anlatmadan geçemiyor. Bulgaristan’da soykırım yapacakları söylentileri yüzünden ayrılmak zorunda kalıyor. Bulgar komşuları «en azından gidecek yeriniz varken gidin» diyorlar. Sonunda Ayşe teyze ve ailesi göç etmek zorunda kalıyor.

Açık arabalarla göç ettirilen göçmenlerin trenle naklinin yapıldığı Sirkeci Tren istasyonunda 12 gün macurhanede bekledikten sonra gemiyle Çanakkale’ye getirildiklerini bir haftada daha macurhanede kaldıklarını daha sonra da Kumkale’ye yerleştirildiklerini anlatıyor.

Bulgaristan’ı bıraktıkları dönemde orada İslamiyet’in rahat yaşandığını ama daha sonra camilerin kapandığını dini yaşarken halkın zor zamanlar geçirdiklerini anlatıyor.

Türkiye’ye geldiklerinde asıl dinin Türkiye’de yasak olduğunu, gizli gizli arkadaşlarının evinde kuran kursunu tamamladığını anlatıyor. 

İki kültür arasında sıkışmasına rağmen doğru bildiği şekilde yaşayan Ayşe teyze Bulgaristan’da dini yaşamayacaklarını düşünerek geldikleri Türkiye’de yaşadıkları din yasaklarını anlatıyor. Ayşe teyze, daha sonra yasakların kalktığını şimdi herkesin istediği okula gidebildiğini anlatıyor.

Çok fakirlik yaşadığını babasıyla olan bir sohbetle anlatıyor. Babasının ona kara tavuğun iki yumurtasından bir tanesini alarak bakkaldan istediğini almasını söylemesi üzerine gidip gelip kara tavuğun yumurtasını nasıl heyecanla beklediğini ve okula gitmek zorunda kalan Ayşe Teyze ne yumurtayı harcayabilir ne de sabah kahvaltı yapabilir.

Fakir olmasına rağmen yaşadığı mutluluk yüzünden okunmaktadır.

Bulgaristan’da ilkokula başlayan Ayşe teyze Türkiye’ye geldiğinde Atatürk’ün fotoğrafını Georgi Dimitrov ile karıştırıp bilemediği için kendisiyle beraber diğer göçmen arkadaşları tekrar birinci sınıfa başlar.  Ardından iki sene gizli saklı kuran kursunu bitirir. İlkokulu bitirip Kuran Kursu’nun ardından 18 yaşında görücü usulü evlenir. Ancak görücü usulü olmasına rağmen ifadesinde nişanlılık dönemi yaşadıklarını yaramaz bir utangaçlıkla anlatan Ayşe Teyze’nin zorla evlendirilmediği anlaşılmakla beraber şimdiki gençliğe göndermesi de videoda görülmektedir.

«İnsan birbirini sevdi mi hiç kara gelmiyor.»

İnsanların doyumsuz olduğunu «eskidi mi at çöpe at çöpe ermedi mi çek krediyi. Gırtlağa kadar borç sonra çek git.» şeklinde ifade ediyor. Para yüzünden boşanmalar maddenin evlilikleri nasıl zedelediğini anlatan Ayşe Teyze, kendisinin nasıl idare ettiğini nasıl geçindiğini örnek vererek elinde olana şükretmek gerektiğini, çalışmanın önemini «Bana hamurla çamur ver her şeyi yaparım» diyerek ifade ediyor ve ekliyor «çok sıkıntılar yaşadık ama hiç Cemal amcanı bırakıp gideyim, boşanayım diye hiç geçirmedim aklımın köşesinden.»

«Kadının ayrı parası olmaz. Bir de evin içinde erkek işi kadın işi ayrılmaz. Biz her şeyi beraber yaparız. »

«Hep Allaha şükrederim. Allah’ım derim bana verdiğin bu sağlığa, gökteki yıldızlar kadar, çöldeki kumlar kadar, tarladaki anızlar kadar, denizdeki dalgalar kadar şükretsem tutan elleme, gören gözleme, yürüyen ayaklama yetmez.»

Elindekilerin kıymetini bilmek.

Elde edeceklerini ettiğini yaşamın ona sunduklarını yaşadığını anlatırcasına ekliyor «Artık ben de istiyorum ki şöyle bir kenara çekileyim ibadetimi doya doya yapayım.»

Maslow’un hiyerarşiler üçgeni son basamak kendini gerçekleştirme. İslam tasavvufunun son mertebesi ermek.

Ayşe Teyze acıların insanı daha çok olgunlaştırdığını da şu şekilde ifade ediyor.

«Bir evladım öldü sır ölüm. Hiç demedim Allah’ım onun canı yerine benimkini al. Belki de Allah’a daha çok yaklaştım.»

«Herkes çile çeker gayret edeceksin, sabredeceksin.»

En çok Umre’ye gitmek istediğini ve sonunda bir hayır sever tarafından gidebildiğini, gitmeden önce komşularının ona verilen parayla Umre’ye değil akan tavanını yaptırmasını söylediklerinde ona verilen paranın Umre için verildiğini ona harcadığını anlatıyor.

Dürüst, çalışkan Ayşe Teyze; 78 yaşına gelmesine rağmen hâlâ üretken biri. Kanaatkar olup çalıştıktan, elindekilerin kıymetini bildikten sonra her şeyin yoluna gireceğini 11 dakikada çok güzel yaşam kesitiyle anlatıyor.

•Her iki ödevin ortak noktası hayatta karşımıza çıkan zorlukların pes edip kaderimize boyun eğmek olmadığı.

•Yaşamımızı anlamamız gerektiğini.

•Önümüze çıkan engellerden gereken dersi çıkartarak aynı hataları tekrar etmek yerine çözüm üretmemiz gerektiğini fark etmemiz gerekliliği.

•Üretmenin, çalışmanın, etik değerlerin insana neler kattığı gibi bir çok konuda öğretileri barındırmaktadır.

•Birilerinden bir şey beklemek yerine değişimi başlatmanın yolunun kendimizden başladığı gerçeğini göz önüne sermeleri. Kendinin farkına varıp çevrenizde nelerde fark yarattığınız? Hale Caneroğlu’nun da dediği gibi «Sen değiş dünyan değişsin.» Farkı yaratan kişinin ilk önce kendiniz olduğu gerçeğinin anlamamız gerektiği.  

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir